Kardiyopulmoner Bypass’ ta Magnezyumun Önemi

Amaç
Yasemin Hacanlı ve arkadaşlarının yaptığı bu çalışmada, Kardiyopulmoner Bypass (KPB) cerrahisi geçiren hastalarda, prime solüsyonuna magnezyum sülfat (MgSO4) eklenmesinin erken postoperatif atriyal fibrilasyon (AF) ve aritmiler üzerindeki etkisini, postoperatif aritmilerin önlenmesinde magnezyum sülfatın etkisini ve postoperatif aritmiler üzerinde magnezyumun etkisi araştırmaktadır.
Bu çalışmada, KPB cerrahisi geçiren hastalarda prime solüsyonuna farklı dozlarda MgSO4 ekleyerek erken postoperatif AF ve aritmiler üzerindeki etkisi araştırılmıştır.
Materyal ve Metod
Bu araştırma, Kardiyopulmoner Bypass (KPB) cerrahisi gerektiren 30 hastada yapılan bir çalışmayı kapsamaktadır.
Çalışma grubu (n=15): Prime solüsyonu içerisine 10 cc MgSO4 (1.5 g MgSO4 / 10 ml enjeksiyonluk su) eklendi.
Kontrol grubu (n=15): Prime solüsyonu içerisine 5 cc MgSO4 (1.5 g MgSO4 / 10 ml enjeksiyonluk su) ilave edildi.
Öncelikle MgSO4 takviyesi yapılmadan preoperatif dönemde bütün hastalardan kan örneği alındı. Prime solüsyonuna MgSO4 eklendikten sonra intraoperatif dönemde kros klemp uygulaması sonrasında ve postoperatif ilk 4 saat içerisinde kan örnekleri alındı.
Çalışma yapılan klinikte, KPB için yetişkin standart prime solüsyon içeriği;
1000 cc İsolayt,
200-400 cc Laktatlı Ringer,
100+100 (giriş-çıkış) cc Mannitol,
20 cc Sodyum bikarbonat,
5 cc MgSO4,
1gr sefazolin® antibiyotik
1 cc heparin
Yapılan bu çalışmada, KPB’ ye alınacak hastaların boy ve kilosuna uygun olarak oksijenatör, tubing set ve kanül çapları belirlenmiş, KPB’ ye başlayabilmek için aktif pıhtılaşma zamanı (ACT) 480 saniye ve üzerinde olması heparin ile sağlanmıştır. Çalışmaya alınan hastalar, çalışma ve kontrol grubu olarak rastgele iki gruba ayrıldı. Sonuçlara olumsuz etkisinin olmaması için majör sistemik hastalığı (Troid, KOAH, Atelektazi hastalığı gibi) bulunan hastalar araştırmaya alınmadı.
Bulgular
Bu çalışmada, kontrol ve çalışma gruplarındaki 30 hastanın demografik verileri (Tablo 1) incelenmiştir. Cinsiyet ve yaş dağılımlarının gruplar arasında benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. (p>0.05).
Kan örneklerinde kontrol ve çalışma gruplarındaki Mg değerlerinin farklı zamanlarda incelenmesi sonucunda, ortalama Mg değerlerinin dağılımı grafikte gösterilmiştir (Şekil 1).
Yaş, vücut ısısı, kros klemp ve toplam bypass süreleri kontrol ve çalışma grupları arasında (Tablo 3) istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0.05). Bu veriler, gruplar arasında benzerlik olduğunu göstermektedir.
AF (Atriyal Fibrilasyon) dağılımı incelendiğinde(Tablo 4), çalışma grubundaki 15 hastada AF görülmezken, kontrol grubundaki 15 hastanın 5'inde AF tespit edilmiştir. Toplam hasta sayısına göre AF insidansı %16.7 olarak bulunmuştur. Kontrol grubu üzerinden yapılan hesaplamada ise AF insidansı %33.3 olarak hesaplanmıştır. Mg ve AF arasındaki ilişki p<0.05 olduğundan istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
Bu bulgular, çalışmanın MgSO4 takviyesinin KPB sonrası AF üzerinde etkili olduğunu gösterdiğini ve Mg düzeyinin AF insidansı ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, daha fazla araştırma yapılması ve verilerin doğrulanması gerekmektedir.





Tartışma ve Sonuç
Bu makalenin tartışma kısmında, hipomagnezemi ve hipermagnezemi durumlarının kardiyovasküler hastalıklar üzerindeki etkisi üzerine yapılan çalışmalardan bahsedilmektedir. Hipomagnezeminin oksidatif stresin artmasına ve kardiyovasküler hastalıkların gelişimine neden olabileceği, hipermagnezeminin ise ağır hastane ölümleriyle ilişkili olduğu belirtilmektedir.
Magnezyum desteğinin torsades de pointes gibi kardiyak aritmilerin önlenmesinde etkili olduğu ve hipomagnezeminin hipertansiyon, kalp yetmezliği, kardiyovasküler hastalıklar ve kardiyak aritmilerle ilişkili olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, MgSO4'ün ventriküler ve supraventriküler aritmilerin önlenmesinde güvenli ve etkili bir şekilde kullanılabileceği ifade edilmektedir.
Hipomagnezeminin vasküler, endotel ve kalp dokusu hücrelerinde mutasyonlara neden olabileceği, Mg'nin vasküler kalsifikasyon üzerinde koruyucu bir rol oynadığı ve Mg eksikliğinin kardiyak aritmilerle ilişkili olduğu belirtilmektedir. Ancak, hipomagnezemiye eşlik eden diğer elektrolit bozukluklarının etkisi tam olarak anlaşılamamıştır.
Mg takviyesinin hücre enerji seviyesini artırma, elektrolit dengesini sağlama, oksijen kullanımını iyileştirme, kalsiyum antagonizması ve nörotransmitter salınımını azaltma gibi etkilere sahip olabileceği belirtilmektedir. Ancak, Mg takviyesinin etkisi konusunda kesin sonuçlara henüz ulaşılamamıştır.
Mg ve K desteği konusunda son dönemlerde yapılan rehberlerin, kalp cerrahisi sonrası AF'nin kontrol altına alınmasına yönelik olarak K ve Mg desteğinin çıkarılmasına yol açtığı ifade edilmektedir.
Makalenin yazarları, kendi çalışmalarının bazı sınırlamaları olduğunu belirtmektedir. Bunlar arasında, hastaların az sayıda olması, solüsyon ve kardiyopleji tekniklerinin farklılığı, aritmiyi etkileyebilecek diğer faktörlerin dikkate alınmaması ve kontrol grubundaki Mg değerinin yüksek olması bulunmaktadır.
Sonuç olarak, benzer demografik özelliklere sahip hastalarda KPB ameliyatı öncesi ve sonrası Mg desteğinin postoperatif AF ve aritmiler üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Prime solüsyon içeriğinin ilaçlarla daha iyi ayarlanmasıyla ciddi ritim bozuklukların önlenmesine katkı sağlanabileceği düşünülmektedir. Ancak konunun daha iyi anlaşılması için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Özetlemek gerekirse, bu tartışma bölümünde hipomagnezemi ve hipermagnezeminin kardiyovasküler hastalıklar üzerindeki etkileri, Mg takviyesinin kardiyak aritmilerin önlenmesinde potansiyel faydaları ve hipomagnezemiyle ilişkili diğer faktörler ele alınmaktadır. Ayrıca, yapılan çalışmanın sınırlamaları ve gelecekteki araştırmaların önemi vurgulanmaktadır.